Reel sektöre kulak vermeli
Ülkemizde reel sektörün üzerindeki yükler her geçen gün neredeyse biraz daha artıyor. Üzerine yüklenen yükün ağırlığının artması sektör içerisinde bulunan işletmeleri zor duruma sokuyor. Artık yüklerin altından kalkmanın tek başına oldukça zor olduğu içinden geçtiğimiz süreçte reel sektörde bulunan firmalar desteklerle üzerlerindeki yükten kurtulmak istiyor. 2025 yılının ilk yarısını bitirdik ve bu ilk yarıda reel sektör çok ciddi sorunlar yumağıyla boğuşmak zorunda kaldı. Eğer yılın kalan ikinci yarısında bu sorunlardan kurtulunmaz ise sayıları azımsanmayacak seviyede firmanın ortadan yok olduğuna şahit olacağız. İlk yarıda yaşanılan sorunları alınan siparişlerin son derece düşmesi, borçlanma maliyetlerinin artması ve borçlanma araçlarına ulaşmada yaşanan sorunlar, maliyetlerin yükselmesi neticesinde ortaya çıkan düşük kar seviyeleri ile dünya standardında rekabet edebilecek seviyelerde geriye düşme olarak sıralamak son derece mümkündür. Hal böyle olunca da açıkçası yılın kalan ikinci yarısından reel sektörün beklentisi son derece olumsuz bir haldedir. Maalesef ki reel sektör temsilcileriyle yaptığınız görüşmelerde geleceğe dair endişelerin oldukça derin olduğuna şahit oluyorsunuz. Öyle ki eğer şartlar böyle devam ederse 2026 yılından bile beklentilerin çok ama çok düşük seviyelerde olduğunu kolay bir şekilde görebiliyorsunuz. Yani geleceğe dair endişelerin artması şirketleri olumsuz düşünmeye doğru itiyor. Buradan dönebilmek için bu ay Merkez Bankasının faiz indirimine ciddi bir oranla başlaması gerekiyor. Faiz indirimi hızlı bir şekilde başlamaz ise bu faiz oranlarıyla borçlanmanın imkansızlığından ötürü birçok şirketi kötü bir gelecek kaygısı saracaktır. Bunun yanında üretim yapan sektörlerde yaşanan en büyük sorun olan daha ucuza gelen ithalat süreçlerinin bir an önce sona erdirilmesi gerekmektedir. Şayet yurtdışından gelen ürünler ile ilgili ciddi önlemler listesi ortaya konulup uygulanmaya başlanmaz ise belki de ülkemizde üretim yapmak çok daha mantıksız bir hal almaya başlayacaktır. Konuyla ilgili imalat kapasite kullanım oranlarını dikkatle incelemek gerekiyor ki bununla ilgili haziran ayının bu oranı pandemi dönemindeki 2020 yılı haziran ayı verisini bu verilerin dışında tuttuğumuzda 2010 yılından bu yana en düşük gelen haziran ayı verisi olmuştur. Dolayısıyla şapkamızı önümüze koyarak yaşanılan sıkıntılarımızı objektif olarak bilmeli ve bir salise bile geçirmeden gerekli önlemleri uygulamaya koymalıyız. Bunun için hala süren yüksek maliyet baskısından şirketlerimizi hemen ama hemen kurtarmalıyız. İşletmelerimizin maliyetleme yapma konusunda zor bir dönemden geçtiğini bilerek uygun maliyet ortamının oluşturulmasına çalışılmalıdır. Birçok sektörde yaşanan ve maalesef ki kötü kullanım örneklerinin son derece fazla olduğu konkordato olgusunun kullanım şartlarının tekrar ve acilen gözden geçirilmesi bir zorunluluktur. Konkordato alarak ardından onlarca belki de yüzlerce şirketi zora sokan o kadar çok konkordato örneği var ki bunun acilen önüne geçilmesi ülke ekonomimizin geleceği için hayati öneme haizdir. İşletmelerimiz geleceğe dair rahatlıkla öngörüde bulunabilirlerse yatırım yapıp yapmama konusunda rahat hareket edebileceklerdir. Bu yüzden öngörü derecesi ne kadar yüksek olursa ekonomik çıktılarda o derece yüksek olacaktır. Hızlıca burada değindiğimiz önlemler alınmaz ise bu yılın kalan altı ayı da ilk altı ayından daha kötü geçecektir.
Ülkemizde reel sektörün üzerindeki yükler her geçen gün neredeyse biraz daha artıyor.
Üzerine yüklenen yükün ağırlığının artması sektör içerisinde bulunan işletmeleri zor duruma sokuyor.
Artık yüklerin altından kalkmanın tek başına oldukça zor olduğu içinden geçtiğimiz süreçte reel sektörde bulunan firmalar desteklerle üzerlerindeki yükten kurtulmak istiyor.
2025 yılının ilk yarısını bitirdik ve bu ilk yarıda reel sektör çok ciddi sorunlar yumağıyla boğuşmak zorunda kaldı.
Eğer yılın kalan ikinci yarısında bu sorunlardan kurtulunmaz ise sayıları azımsanmayacak seviyede firmanın ortadan yok olduğuna şahit olacağız.
İlk yarıda yaşanılan sorunları alınan siparişlerin son derece düşmesi, borçlanma maliyetlerinin artması ve borçlanma araçlarına ulaşmada yaşanan sorunlar, maliyetlerin yükselmesi neticesinde ortaya çıkan düşük kar seviyeleri ile dünya standardında rekabet edebilecek seviyelerde geriye düşme olarak sıralamak son derece mümkündür.
Hal böyle olunca da açıkçası yılın kalan ikinci yarısından reel sektörün beklentisi son derece olumsuz bir haldedir.
Maalesef ki reel sektör temsilcileriyle yaptığınız görüşmelerde geleceğe dair endişelerin oldukça derin olduğuna şahit oluyorsunuz.
Öyle ki eğer şartlar böyle devam ederse 2026 yılından bile beklentilerin çok ama çok düşük seviyelerde olduğunu kolay bir şekilde görebiliyorsunuz. Yani geleceğe dair endişelerin artması şirketleri olumsuz düşünmeye doğru itiyor.
Buradan dönebilmek için bu ay Merkez Bankasının faiz indirimine ciddi bir oranla başlaması gerekiyor.
Faiz indirimi hızlı bir şekilde başlamaz ise bu faiz oranlarıyla borçlanmanın imkansızlığından ötürü birçok şirketi kötü bir gelecek kaygısı saracaktır.
Bunun yanında üretim yapan sektörlerde yaşanan en büyük sorun olan daha ucuza gelen ithalat süreçlerinin bir an önce sona erdirilmesi gerekmektedir.
Şayet yurtdışından gelen ürünler ile ilgili ciddi önlemler listesi ortaya konulup uygulanmaya başlanmaz ise belki de ülkemizde üretim yapmak çok daha mantıksız bir hal almaya başlayacaktır.
Konuyla ilgili imalat kapasite kullanım oranlarını dikkatle incelemek gerekiyor ki bununla ilgili haziran ayının bu oranı pandemi dönemindeki 2020 yılı haziran ayı verisini bu verilerin dışında tuttuğumuzda 2010 yılından bu yana en düşük gelen haziran ayı verisi olmuştur.
Dolayısıyla şapkamızı önümüze koyarak yaşanılan sıkıntılarımızı objektif olarak bilmeli ve bir salise bile geçirmeden gerekli önlemleri uygulamaya koymalıyız.
Bunun için hala süren yüksek maliyet baskısından şirketlerimizi hemen ama hemen kurtarmalıyız.
İşletmelerimizin maliyetleme yapma konusunda zor bir dönemden geçtiğini bilerek uygun maliyet ortamının oluşturulmasına çalışılmalıdır.
Birçok sektörde yaşanan ve maalesef ki kötü kullanım örneklerinin son derece fazla olduğu konkordato olgusunun kullanım şartlarının tekrar ve acilen gözden geçirilmesi bir zorunluluktur.
Konkordato alarak ardından onlarca belki de yüzlerce şirketi zora sokan o kadar çok konkordato örneği var ki bunun acilen önüne geçilmesi ülke ekonomimizin geleceği için hayati öneme haizdir.
İşletmelerimiz geleceğe dair rahatlıkla öngörüde bulunabilirlerse yatırım yapıp yapmama konusunda rahat hareket edebileceklerdir.
Bu yüzden öngörü derecesi ne kadar yüksek olursa ekonomik çıktılarda o derece yüksek olacaktır.
Hızlıca burada değindiğimiz önlemler alınmaz ise bu yılın kalan altı ayı da ilk altı ayından daha kötü geçecektir.
Tepkiniz Nedir